Nefret Edeni, Seveninden Çok Olan Grup: NICKELBACK

Nickelback, Kanada’nın Alberta eyaletinde 1995’te kurulan bir hard-alternatif rock grubudur. Grubun vokali, bir zamanlar Avril Lavigne ile yakınlığıyla bilinen ve kirli-metalik sesini çok beğendiğim Chad Kroeger’den başkası değil. Bir rivayete göre grubun ismini de bu adam koymuştur. Kasiyerlik yaptığı dönemde para üstünü verirken sıklıkla “here’s your nickel back” lafını kullandığı için gruba Nickelback demeye karar vermiş, bir arkadaşın yalancısıyım (bkz: bir arkadaş ekolü).

Grubun Tanınma Süreci

Grup, 2001 yılında çıkardıkları albümden “How You Remind Me” şarkısıyla başta ABD olmak üzere dünya genelinde oldukça ünlendi. Şarkı ilk çıktığında o kadar ses getirdi ki ABD’deki listelerde  4 hafta üst üste 1.lik koltuğundaydı ve şarkının bulunduğu albüm ABD’de 5,dünya genelinde toplamda 10 milyondan fazla sattı. Bu o zamanlar yeni ünlenen bir grup için harika bir sayıydı.2002 yılında Spider-Man filminin soundtrackinde grubun “Hero” şarkısı kullanıldı. 2004’te oyun dünyasında büyük başarı yakalayan Flatout 2 oyununda “Flat on the Floor” ve “Believe It or Not” şarkıları kullanıldı, ki bu yazıyı da bu sayede okuyorsunuz yoksa grupla tanışamayacaktım muhtemelen. Bu başarılardan sonra çıkardıkları albümden “Someday” şarkısı ABD listelerine 7.sıradan giriş yapmayı başardı.Bu şarkının How you remind me şarkısıyla benzerliği dikkat çekiciydi.2005’te grubun, dünyaca ünlü haftalık Billboard dergisinin son 10 yılın en iyi 200 albümü listesinde 13.olarak gösterilen “All The Right Seasons” albümünden çıkan “Photograph” şarkısı saygın müzik listelerinde haftalarca kaldı 2.sıraya kadar yükseldi.

Portekiz Talihsizliği

Birkaç sene içinde rock müzik dünyasına demir atan grubun başarıları kadar bazı olumsuzluklar da sıklıkla konuşuluyordu. Grubu müzikal olarak beğenmeyen oldukça fazla kişi türemişti. Nitekim Portekiz’de 2003 yılında çıktıkları konserde dinleyicilerin kendilerine taş atması ve bunun üzerine 2.şarkıdan sonra Chad’in sorduğu “Portekiz’de hiç Nickelback hayranı yok mu?” sorusuna dinleyenlerin su şişesi ve taş atarak karşılık vermesi üzerine grubun sahneyi terk etmesi ve Chad’in bu sırada çektiği el hareketi gruba olan eleştirileri de arttırdı.

Olaylı Portekiz Konseri

Nedir Bu Grubun Günahı?

Portekiz skandalının üzerinden henüz çok zaman geçmemişti ki bu sefer de “Nickelback doesn’t change” lafı rockseverler tarafından sıklıkla zikredilmeye başlandı.Dinleyiciler haksız da sayılmazdı.Alınan ödüller ve çıkarılan şarkıların radyolarda hit olması grubun daha düz ve risksiz çizgilerden ilerlemesine ve şarkılarının da birbirlerine çok benzemesine yol açmıştı.Grubun para sevdalısı Kanadalı “idiot” lardan oluştuğu lafını sıklıkla duymaya başlamıştık bu vesileyle.

Bu videodan How you remind me ve Someday şarkılarının birbirlerine ne kadar çok benzediğini anlayabilirsiniz.

Bunun dışında grubun vokali Chad’i eleştirilere kulak tıkadığı için topa tutan bir kitle vardı. Kimi onu Nicholas Cage’e benzetiyor, bu adamın sahnede ne işi var tarzı ucuz esprilerle alkış alıyor, kimileriyse burnunun çok çirkin olduğunu söylüyordu. Bu söylenenlerden sonra Chad, gidip burnunu yaptırdı yine de eleştirilerden kurtulamadı. Bu sefer de kliplerin absürtlüğüyle ve Chad’in yazdığı bazı sözlerin çok anlamsız olmasıyla dalga geçildi. Daha sonra bu olaylar internet ortamında “Nickelback sucks” akımını başlattı.Forumlarda üyeler müzikle ilgili birçok paylaşımın altına alakalı alakasız “Nickelback sucks” yazmaya başladılar.Bunların üzerine bir de Photograph’ın klibiyle 9gag ve  4chan gibi ortamlarda dalga geçilmiş, güzelim grup ergen “meme” lerine konu edilmişti.

Peki Sevenler Niye Seviyor Kardeşim?

Geçerli sebepleri saymakla bitmez aslında.Öncelikle grubun “Sad But True” coverına bakalım:

Bu performanstan sadece ben etkilenmiş olamam herhalde.Grup sahneye çıkmış taş gibi de çalmış, bu müzikaliteden etkilenmemek elde mi? Vokalin sesindeki kirlilik ve metal şarkılara uygunluk gerçekten başarılı.Bu başarı grubun “Animals” gibi sert şarkılarında da görülüyor. Daha romantik ve soft olarak tanımlayabileceğimiz ‘’If Everyone Cared ve Savin Me’’ gibi şarkılarında da grubun büyük işler çıkardığına tanık oluyoruz.

If Everyone Cared

Hızımı alamayıp daha çok yazmaktan korktuğum için burada bitiriyorum. Yaklaşık 13-14 yıldır aynı heyecanla dinlediğim bu grubu sizlerin de tanımasını istedim. Rock’la kalın, hoşçakalın.

Yazar: Umut GEZGİN

Nedir Bu Punk Rock?

Punk Rock, çoğu insanın pek bilmediği, özellikle Türkiye’de pek bilinmeyen bir türdür. Hatta bir müzik türünden ziyade bir ideoloji, kültür, yaşam tarzı ve büyük bir destekçidir. Punk Rock şarkıları içlerinde toplum, siyaset, insan ve hayvan hakları gibi pek çok konu hakkında önemli mesajlar barındırır ve bu mesajlarla müzik tarihinin en anlamlı türlerinden birisidir diyebiliriz. 40 saniyelik şarkılar bile insanların yaşam tarzını iyileştirecek kadar büyük etkiler bırakmıştır.

İlk ortaya çıkış tarihi 1974 sonları, 1975 başlarıdır ve ilk olarak İngiltere’de görülüp daha sonra Amerika ve Almanya gibi ülkelerde de bilinmeye başlamıştır. İlk önemli temsilcileri The Clash, Ramones, The Damned gibi güçlü gruplardır. Müziği basit olarak görülse de vermek istediği mesajlar aktivistlik açısından önemlidir. Ama şunu da hatırlamak lazım ki müzik yapmak kolay ve herkesin yapabileceği bir iş değildir, sanatçı bir ruh gerektirir bu yüzden müziğine ”basit” demek de pek doğru olmaz.

İlk paragrafın son satırında bahsettiğim cümleye değinmek istiyorum. Punk ilk çıktığı zamanlar nihilist bir tavır takınmıştır ve bunun öncülüğünü Johnny Rotten ve Sid Vicious gibi Punk camiasında bilinen isimler yapmıştır. Sürekli söyledikleri ”No Future” (gelecek yok) sözü bunu kanıtlar niteliktedir. Bu durum insanların düşünmeden, istekleriyle hareket etmesine sebep olmuş ve zarar vermiştir, ta ki 1981 yılında Minor Threat, Straight Edge adlı şarkısını çıkarana kadar.

O dönemlerde insanlar ”Rock’n Roll” kültürüyle yaşayıp genç yaşta yaptıkları hatalardan dolayı hastalıklara yakalanıyor, hatta ölüyorken Minor Threat solisti Ian Mackaye sadece 47 saniye olan Hardcore Punk türündeki Straight Edge’i (ayık durumdan sağlanan avantaj) çıkararak bir farkındalık, topluluk yaratmış, insanların yaşam tarzını değiştirip daha iyi bir hayat yaşamalarını sağlamış ve günümüzde bu hala devam etmektedir.

Sonuç olarak Punk Rock şarkıları kısa ve basit olarak görülse de derin anlamlar içeren bir müzik türüdür. En önemlisi de, dinleyicileri insancıl ve duyarlıdır. Punk Rock dinleyen insanların çoğu dış görünüşlerinden dolayı ön yargılarla karşı karşıya kalsalar da, her canlı yaşasın diye vejetaryen/vegan olacak kadar hassas ve duyarlı insanlardır. Birçok Punk Rock şarkısı sözlerinde eşitlik, dayanışma, insan ve hayvan hakları gibi konuları ele alır. Bu yüzden müzik tarihinin en anlamlı müzik türlerinden biri olarak bahsedilmeyi hak eder.

Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim!

Yazar: Zeynep HASKÖY

My Chemical Romance “Vampires Will Never Hurt You”

Selamlar SaüRock ailesi!

Bugün sizlere kalbimde çok ayrı bir yere sahip, en sevdiğim müzik grubu olan My Chemical Romance’dan bahsedeceğim.

Grup 2001 yılında, Gerard Way ve yakın arkadaşı Matt Pelissier tarafından kuruldu. Daha sonra gitarist olarak Ray Toro, Frank Iero ve bas gitarist olarak Mikey Way’in katılmasıyla grup resmi olarak kurulmuş oldu.

Toplamda 5 albüm çıkarmış olan My Chemical Romance, şarkılarında toplumsal sorunlara parmak basmış ve her albümde adeta evrilerek farklı temalar işlemiş, her albümde ayrı bir hikaye anlatmıştır. Gelin bu albümlere daha yakından bakalım.

I Brought You My Bullets, You Brought Me Your Love (2002)

My Chemical Romance’in başlangıç yıllarından artık unutulmuş ilk albümü. Grubun kişiliğini keşfettiği deneysel bir albüm. Duygusal vokallerin yanı sıra screamlerin de bulunduğu, keskin tonları olan şarkılar barındırıyor. Hikaye açısından albüm, iki aşığın ortak bir düşmandan kaçarken ıssız bir yerde yenik düşmelerini anlatıyor.

Three Cheers For Sweet Revenge (2004)

Bir üstteki “Demolition Lovers” şarkısının devamı gibi bir albüm. Genel olarak kaybın verdiği öfkenin konu alındığı bu albüm ilk albüme göre daha oturmuş, kimlik kargaşası yaşamayan bir yapım. Burada da aynı iki aşığı konu alan kavramsal bir korku hikayesi anlatılıyor. Aynı zamanda gençlerin yaşadığı zorbalıklara değinen “I’m Not Okay” gibi parçalar da bulunmakta.

The Black Parade (2006)

Bugün bile My Chemical Romance severlerin piyanoda basılmış bir sol notası duyduklarında tüylerinin ürpermesine, duygulanmalarına sebep olan albümdür. Teması, kostümleri, şarkıları, konserleri olsun başlı başına bir devirdir. Önceki albümlerin aksine, öfke ve serzeniş yerine kabullenişi konu alan, neredeyse kucaklayan bir albüm. Bugün kendinize bir iyilik yapıp “The Black Parade” albümünü dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

Danger Days: The True Lives of the Fabulous Killjoys (2010)

Buraya kadar bildiğimiz My Chemical Romance’i bir kenara bırakıyoruz, bu albüm başka bir düzlemde. Gerard Way, “Killjoys” isimli bir çizgi roman hazırlığı yaparken albümün teması şekilleniyor. Bu albümde grup üyeleri çeşitli kahramanlar olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu rengarenk konseptin içinde geleceğe yönelik, dünyanın durumuyla ilgili eleştiriler içeren parçalar bulunmakta.

“I still think of the bombs they built.”

Conventional Weapons (2013)

Bütün albümlerinden esintiler taşıyan bu albümün çıkışından bir ay sonra My Chemical Romance, maalesef dağıldıklarını açıklıyor. Grubun son albümü olmakla birlikte, en kaliteli albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Albümde keskin tonlu parçaların yanı sıra “elveda” niteliğinde duygusal parçalar da bulunmakta.

7 senelik ayrılıktan sonra My Chemical Romance, 2019’un sonunda “son bir konser” için birleşti. Bunun akabinde 2020 başlarında “A Summoning” isimli gizemli bir video paylaşarak tekrar bir araya geldiklerini duyurdular.

Lise yıllarımın başlarında keşfettiğim ve iyi kötü her anımda şarkılarında huzur bulduğum bu güzel grubun yeni müziklerini sabırsızlıkla bekliyorum.

Yazar: Ayşe Beyza Utku